COP26’nın Sonuç Bildirisi: GLASGOW ANLAŞMASI

İskoçya‘nın Glasgow kentinin ev sahipliği yaptığı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26’ncı Taraflar Konferansı’nda (COP26) müzakereler sonuçlandı.

COP26 sonrasında hazırlanan anlaşma metni itirazlara rağmen bütün ülkeler tarafından imzalandı.

Tartışmalar uzadı

Anlaşmanın taslak metni geçtiğimiz hafta başında yayımlanmış, ülkelere metni müzakere etmeleri için 12 Kasım Cuma günü 18.00’a kadar süre verilmişti. Ancak maddeler üzerindeki anlaşmazlık nedeniyle metin daha ileri tarihte açıklanabildi.

Anlaşma metni, sekiz başlık altında yer alan 97 maddeden oluşuyor. Başlıklar ise şu şekilde sıralanıyor: “Bilim ve aciliyet”, “uyum”, “uyum finansmanı”, “azaltım”, “azaltım ve uyum için finans, teknoloji aktarımı ve kapasite geliştirme”, “kayıp ve zararlar”, “uygulama”, “işbirliği”.

‘Fosil yakıt ve kömürden ilk kez bahsedildi’

Söz konusu metni Yeşil Gazete’ye yorumlayan İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli İklim Değişikliği Uzmanı Ümit Şahin, “Fosil yakıtların ve kömürün COP kararına ilk kez girmiş olmasını” ve “Adaptasyon finansmanının en az iki katına çıkarılacak olduğunun yazılmış olmasını” olumlu karşıladığını söyledi.

İklim taahhütlerini COP27’ye kadar artırma çağrısı

Şahin ek olarak gelecek sene gerçekleşecek COP27’ye kadar ülkelerin iklim taahhütlerini artırmaya çağrılmasının da olumlu maddelerden biri olduğunu ifade etti.

Anlaşmada bugüne kadar Paris Anlaşması kapsamında verilen Ulusal Katkı Beyanı’nın güncellenmiş halini vermeyen Türkiye gibi ülkelerin COP27’ye kadar bu belgeyi sunmaları gerektiği de belirtiliyor.

‘Kaldırma’ yerine ‘azaltma’ ifadesi

Öte yandan anlaşmanın hayal kırıklığı yaratan bölümler de söz konusu. Taslak metinde yer alan “azaltılmamış kömür enerjisi ve verimsiz fosil yakıt sübvansiyonlarını aşamalı olarak kaldırma” ifadesi “aşamalı olarak azaltmaları” şeklinde değiştirildi.

Küçük bir kelime değişikliğinin büyük bir fark yarattığını belirten Ümit Şahin bu değişikliği, “İklim iddialarını oldukça geriye götüren bir hamle” olarak nitelendirdi.

İfade değişikliğine yol açan süreçte ne yaşandı?

Ümit Şahin, taslak metinde yer alan ifadenin değiştirilmesiyle sonuçlanan müzakere sürecindeki tartışmaları şu sözlerle anlattı:

“Gelişmekte olan ülkeler kayıp ve zarar mekanizması için ayrı bir finansal mekanizma kurulmasını istiyordu. Ancak ABD ve AB bunu kabul etmeyerek kayıp ve zarar finansmanının adaptasyon ve iklim fonu içerisinde olmasını istedi. Halbuki bu tamamen farklı bir konu. Adaptasyon gelecekteki iklim etkilerine karşı dayanıklılığı artırma projelerinde kullanılırken kayıp ve zararda şu anki etkilerin zararlarının giderilmesi amaçlanıyor ve ülkelerin buna ihtiyacı var. Glasgow’da tartışmaların kilitlenmesinin nedeni de bu oldu.”

‘Talepleri kabul edilmeyince değişiklik önerdiler’

Kömürün kaldırılması talebinin Birleşik Krallık tarafından çok önemsendiğine dikkat çeken Şahin, “Ancak Çin ve Hindistan bunu istemiyordu. Kayıp ve zarardaki finansmanın kabul edilmesi şartıyla kabul edebilirlerdi. Ancak bu talepleri karşılık görmeyince onlar da bu ifade değişikliğini önerdi” dedi.

Hindistan eğer kömürle ilgili ifadenin toptan çıkarılmasını istese büyük tepki alacağını söyleyen Şahin, “Bu sebeple sadece ifade değişikliği yapılmasını istedi. Bu da ifadenin sulandırılması anlamına geliyor ve taraflar konferanslarında bu oldukça sık başvurulan bir yöntem” yorumunu yaptı.

Ada ülkeleri neden karşı çıkmadı?

Ada ülkelerinin kayıp ve zarar finansmanının reddedilmesine karşı neden çok direnmedikleri üzerinde de tahmin yürüten Ümit Şahin, “Çok fazla direnmediler çünkü her ne kadar kayıp ve zarar nemli olsa da adaptasyon fonu da onlar için önemli. Dev ülkeler için adaptasyondaki paranın çok önemi yok. Zaten iklim finansmanının en fazla dörtte biri uyum için veriliyor. Ama ada devletleri için bu pay dahi önemli” dedi.

Ümit Şahin, anlaşmada adaptasyon fonunun iki katına çıkarılmasına dair madde eklendiği için ada devletlerinin de kayıp ve zarardaki finansman talebinin reddedilmesi üzerine çok düşmediğini söyledi.

6’ncı madde kabul edildi

Paris Anlaşması’nın 6’ncı maddesi üzerindeki tartışmalar da konferansın önemli bir bölümünü oluşturuyordu. Madde kapsamında anlaşmaya taraf ülkelerin emisyon azaltım taahhütlerini yerine getirebilmeleri için piyasa mekanizmaları oluşturulması öngörülüyordu.

6’ncı maddenin kabul edildiğini ve Paris Anlaşması’nın uygulanmasına dair ilkelerin belirlendiği Paris Kurallar Kitabı’na girdiğini belirten Şahin, “Bazı önlemler alınmış görünüyor ancak hala tam olarak çözülmeyen başlıklar var. Onların da uygulamada sorun çıkarsa çözüleceği söyleniyor” ifadelerine yer verdi. 

Öte yandan Ümit Şahin, karbon kredilerinden gelen payın yüzde 5’inin adaptasyona aktarılmasının “Emisyon ticaretine vergi koyma adımı” olarak anlaşılabileceğini ve bunun olumlu olduğunu söyledi.

Türkiye için ne anlama geliyor?

Türkiye’nin COP26’nın kapanış konuşmaları sırasında yaptığı açıklamalara dikkat çeken Ümit Şahin, Türkiye’nin tasarıyı bütünüyle desteklediğini söyledi.

Hatta konuşmanın kömürden çıkış ifadesinin azaltma kelimesiyle değiştirilmeden önce yapıldığına dikkat çeken Şahin, “Demek ki kömürden çıkışı da destekliyorlar” dedi.

Türkiye delgasyonu tarafından yapılan açıklamada “Anlaştığımız maddeler dünyaya doğru bir sinyal gönderiyor. Kararlar bütün çabalarımızı ve iklim değişikliğine karşı mücadeledeki hevesliliğimizi yansıttığı için müteşekkiriz” denilmişti.

Türkiye’nin bundan sonraki yol haritasının da açıklandığı konuşmada 2022 başında, 2030 ve 2053 yol haritalarını belirlemek için tüm paydaşların katılımıyla bir iklim şurası oluşturulacağı, COP26’daki tüm bu kararların Türkiye’nin ulusal ve uluslararası taahhütleriyle uyum için birincil yönlendirici olacağı söylendi.

Türkiye, kararların uygulanması konusunda bölgesel lider olma ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir gezegen bırakma konusunda kararlı olduğunu belirtti.

‘Kömürlü termik santral yapmayacağını açıklamalı’

Bu konuşmanın kömürden çıkış dahil olmak üzere anlaşmadaki bütün yenilikleri destekledikleri anlamına geleceğini belirten Şahin, “Bu sözleri ileriki politikalarını da bağlar” dedi.

Türkiye’nin Ulusal Katkı Beyanı’nı güncellemenin de öncesinde yeni kömürlü termik santral yapmayacağını açıklaması gerektiğini belirten Şahin, “Bundan sonra yapılmaz, yapılsa bile çok zor olur diyerek oluruna bıraktı. Ancak bunu resmi bir şekilde açıklayarak çok doğru bir iş yapmış olur” dedi.

Glasgow Anlaşmasının İklim için Bir Kazanım Olup Olmadığını Zaman Gösterecek

BM iklim zirvesi, küresel ısınmayı 1.5 derecede sınırlayarak, dünyaya iklim değişikliğinin en kötü etkilerini önleme şansı verecek bir anlaşmayı güvence altına almayı amaçlıyordu.

Zirvenin Birleşik Krallık’taki ev sahibi, katılımcıları ve gözlemcilerine göre, anlaşma 1.5 derece çıtasını çok az aştı ve nihai başarısı, hükümetlerin gelecekteki eylemleri tarafından belirlenecek.

Zirvenin başkanı Alok Sharma Cumartesi günü anlaşmanın kabul edilmesinin ardından geç saatlerde yaptığı açıklamada, “Sanırım bugün, güvenilir bir şekilde 1.5 dereceyi ulaşılabilecek seviyede tuttuğumuzu söyleyebiliriz. Ancak nabzı zayıf ve ancak sözlerimizi tutarsak hayatta kalacağız” dedi.

Yaklaşık 200 ülke tarafından desteklenen anlaşma, ilk kez, insan kaynaklı küresel ısınmanın en büyük itici gücü olan fosil yakıtları açıkça hedef aldı, hükümetlerden emisyon kesintilerini hızlandırmalarını istedi ve iklim değişikliği ile mücadele eden yoksul ülkeler için daha fazla para sözü verdi.

Ayrıca, otomobil ve uçaklardan kaynaklanan emisyonları temizlemek, güçlü sera gazı metanını dizginlemek, ormanları korumak ve yeşil finansmanı desteklemek için ülkelerden, şirketlerden ve yatırımcılardan gönüllü taahhütler ve anlaşmalar başlattı.

Ancak anlaşma tavizlerle doluydu ve daha hızlı eylem isteyen zengin ülkelerden, kaynak zengini gelişmekte olan ülkelere ve alçak ada devletlerine kadar tüm tarafları tatminsiz bıraktı.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Onaylanan metinler tavizlerle dolu. Bugünün dünyasındaki çıkarları, koşulları, çelişkileri ve siyasi iradenin durumunu yansıtıyorlar” dedi.

Bu da dünyayı son derece savunmasız bırakıyor.

“Hala iklim felaketinin kapısını çalıyoruz. Acil durum moduna geçme zamanı” dedi.

Hedefler

Zirve, ısınmayı 1.5 derece ile sınırlayacak net bir yol belirlemek için ülkelerden yeterli emisyon azaltma sözü alamadı. Bunun yerine, etkinlikte temsil edilen yaklaşık 200 ülke için gelecek yıl aradaki açığı kapatmak için taahhütlerini artırma konusunda bir anlaşma yaptı.

Açık çok büyük. Hükümetlerin bu 10 yılda emisyonları azaltma konusundaki mevcut taahhütleri, 2,4 derece ısınmaya yol açacak.

1.5 derece hedefine uyum sağlamak için ülkelerin 2030 yılına kadar karbondioksit emisyonlarını 2010 seviyelerine göre %45 oranında azaltmaları gerekiyor. Mevcut planlar çerçevesinde emisyonlar 2030’a kadar yaklaşık %14 artacak.

Çevre grubu Avaaz’ın CEO’su Bert Wander, “COP26’daki tavizler 1.5 hedefini ulaşılabilir tutuyor ancak her şey halen pamuk ipliğine bağlı” dedi.

Dünyanın en büyük karbondioksit yayıcısı olan Çin, geçen hafta ABD ile yaptığı ortak açıklamada, kömür kullanımını azaltarak, metanla mücadele ederek ve ormanları koruyarak emisyonları azaltma çabalarını hızlandıracağını duyurdu. Ancak planlarına dair çok az detay paylaşıldı.

Çin aynı zamanda Glasgow anlaşması metninde fosil yakıtları hedef alan dili sulandıran kaynak zengini gelişmekte olan bir grup ülke arasındaydı.

Taslak, ülkeleri kömür kullanımını ve fosil yakıt sübvansiyonlarını aşamalı olarak kaldırmaya çağırdı. Ancak müzakereler devam ederken kelimeler değişti: Kömür “unabated (( bu terim, son yıllarda kirlilik kontrolüne yönelik düzenleyici yaklaşımlarda kullanılıyor- karbon tutulmasını sağlayacak teknolojiye sahip olmayan santrallar) kömür” haline geldi ve emisyon yakalama teknolojisini kullanan kömürün kullanımı için alan bıraktı.

Sübvansiyonlar, hangi tür sübvansiyonların verimsiz sayıldığına dair bir tanım olmaksızın “verimsiz sübvansiyonlar” haline geldi ve hükümetlere petrol, gaz ve kömürü finanse etmeye devam etmeleri için kıvrak bir alan sağladı.

Anlaşmanın kabul edilmesinden hemen önce Hindistan ve Çin’in son dakika müdahalesi ile, kömürden “kademeli çıkış”, “kademeli azaltım” olarak değiştirildi.

Adalet ve Finansman

Glasgow anlaşması, yoksul ülkeler ile zengin ve güçlü muadilleri arasında tartışmalı bir konu olan finans konusunda karışık bir yaklaşım sundu.

Finansman, adalet meselesine ve tarihsel emisyonları iklim değişikliğine neden olmaktan büyük ölçüde sorumlu olan zengin ulusların dünyanın en yoksul ülkelerine dayattığı maliyetleri ödeyip ödemeyeceklerine bağlı.

Anlaşma biraz ilerleme kaydetti. Gelişmiş ülkelerden “2025 yılına kadar 2019 seviyelerine göre gelişmekte olan ülkelerin uyum için toplu iklim finansmanı tedariklerini en az ikiye katlamaları” istendi.

Ayrıca sözleşmede ilk kez “kayıp ve hasar”dan bahsedildi. Kayıp ve hasar, ülkelerin yıllardır tazminat talep ettiği iklim kaynaklı afetlerden halihazırda karşı karşıya kaldıkları maliyetleri ifade ediyor.

Ancak Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve diğer zengin ulusların direnişinden sonra, anlaşma bu tazminat için fon sağlayamadı.

Dünyanın en savunmasız ülkeleri nihai anlaşmayı isteksizce destekledi. Antigua ve Barbuda müzakerecisi Lia Nicholson, ülkesinin ve diğer küçük ada devletlerinin sıkıntılarını dile getirmeye devam edeceğini söyledi.

Zengin ülkeler, iklim finansmanında 2020 yılına kadar yıllık 100 milyar dolar sağlama konusunda 2009’da verilen sözü yerine getiremediler ve bu, yoksul ülkeleri vaat edilen nakit paranın gelmeyeceği konusunda temkinli hale getirdi. Şimdi 2023 yılına kadar 100 milyar doları aktarmayı hedefliyorlar.

Kaynak: 

https://www.iklimhaber.org/glasgow-anlasmasinin-iklim-icin-bir-kazanim-olup-olmadigini-zaman-gosterecek/,

https://kureselkalkinmahedefleri.net/2021/11/15/cop26nin-sonuc-bildirisi-glasgow-anlasmasi/